Bugün annemle oyuncakçıya gittik. Çok mutluydum çünkü birçok yeni oyuncak alacaktık. Oyuncakçıya vardığımızda kapının önünde bir çocuk gördüm. Üstü başı yırtıktı ve oldukça zayıftı. Umursamadım. Oyuncakçının yanında dondurmacı vardı. Annemden dondurma almasını istedim. Her zamanki gibi annem kabul etti. Annem dondurmacıya üç topun yeterli olacağını söyledi fakat ben bir top daha istiyordum. Bu sırada zayıf çocuk iştahla dondurmama bakıyordu. Yanındaki adam çocuğun kafasını çevirdi. Mutlu oldum. Çünkü böyle çocuklar dondurmamı elimden alabilirdi. Oyuncakçıya girdik fakat görevli bize içeriye yiyecekle girmenin yasak olduğunu söyledi. Ağlamaya başladım. Ne yani dondurma yerken oyuncak alışverişi yapılamıyor muydu? Sinirlendim. Bu adaletsizlikti. Ağlamaya devam ediyordum. Kafamı çevirdiğimde zayıf çocuğun bu sefer de oyuncaklara baktığını gördüm. Yanındaki adam da çocuğu azarlıyor gibiydi. Anlamadım ama çok da önemli değildi. Çünkü ben oyuncak alırken dondurma yiyemiyordum. Zayıf çocuğu, yanındaki adam itekleyerek yürümeye zorladı. O an düşündüm. Oyuncaklara böyle bakan bir çocuk, oyuncak almadan mı gidiyordu? Ağlamayı kestim ve dondurmamı bitirdim. İstediğim oyuncakları alıp eve doğru yola koyulduk annemle. Ertesi gün okulun karşısındaki kafede dün gördüğüm o çocuğu masaları silerken gördüm. Okula neden gitmiyordu? Aklımda pek çok soru ve görüntü vardı. Rengârenk oyuncaklar, yırtık pantolon, üç topu az gelen dondurma ve çocuğun iştahlı bakışları…
ESMA CANBULAN
ODTU GV MERSİN OKULLARI
5/A SINIFI ÖĞRENCİSİ