HUZUR MU HUZURSUZLUK MU?
Şehirler kalabalıktır. Aslında şehir demek beraber yaşamak ve paylaşmak demektir. Aynı karıncalar gibi. Koşuşturmaların ortasında huzuru bulamamak zordur, bu yüzden bence şehirlerde ve özellikle kalabalık yerlerde insanlarda mutluluk, huzur gibi kavramlar neredeyse hiç yoktur. Şehirlere baktığımızda hep bir karmaşa ve yoğunluk görürüz ve bu yüzden şehir kavramı benim zihnimde hep huzursuzluk ve yoğunluğu temsil eder.
Ayda DEMİRHAN 8A
MEKANİK HAYAT
Şehir; camı kırık, yıpranmış bir kar küresinde geçen hayata benziyor. Bu kar küresinde yaşayan insanlar yani minik insan heykelleri ise programlanmış robotlar gibi ne zaman kar küresini alt tarafından çevirsek asla engel olamayıp belki o gün belki de her gün aynı hareketleri yapıp duruyor. Yani hiçbir farklılık olmayıp hep aynı şeyler olacak ve ta ki buna biri engel olana kadar.
ONUR SELÇUK 8B
HİKAYENİN TATSIZ ŞEKERİ
Her gün aynı otobüs, aynı suratlar, aynı insanlar… İnsanın baktıkça içi sıkılıyor gayet tabii. Bir gülüş, bir kuş cıvıltısı veya bir güneş ışığı bile değiştirebilecekken günü, o gündeki ruh halini… Her şey aynı şekilde, sıradan bir şekilde sürüp gidiyor. Şimdi soralım kendimize nerede bu şekerin tadı, zevki? O şekeri nasıl beğensin yiyen çocuk? Tabii ki fırlatıp atacak çünkü tadı, rengi, zevki aynı olan tek tip bir şekeri kim ister sonsuza kadar? Kim dayanabilir bu işkenceye? Görüyoruz ki kimse… Çocuklar bile! İşte tam da bu yüzden benzetmiştir yazar bu şehri, çocuğun yediği şekere. Çocuklar bile bir kez tadabiliyor, yaşayabiliyor, keyfini çıkarabiliyor bu şehrin, bu şekerin. Bazı çocuklar göz önüne çıkmaya bile korkuyor bu tadı, zevki, enerjiyi, coşkuyu kaybedecekler diye. Bir görünüp bir kayboluyorlar, bazen de mutluyken, kenarda donmuş karların üzerinde oturup düşünüyorlar “Niye?” diye. şehrin keyfini ne zaman çıkarabiliyorlar peki? Kar yağıp her yerin bembeyaz olduğu bir gece yalnızca beş veya on dakika boyunca. Ne anne babalar ne diğer yetişkinler ne de çalışan kişiler umursamıyor hiçbir şeyi; yan- larındaki hoplayıp zıplayan çocukların çığlıklarını bile duymuyorlar. Bunun sebebi ise zaten gözlerinin önüne çoktan bir perde inmiş olması. Hem de kapkara bir perde. İçeri gün ışığını almayan, tamamıyla siyah ve de olumsuz enerji veren bir perde. En tuhafı da bu perdenin o şehirde yaşayan herkesin gözünün önüne inmiş olması. Sanki bir virüs kaplamış etrafı. Yakaladığı herkesi mutsuz eden bir virüs. Yayıldıkça da şehre siyaha boyamış etrafı. Konu komşu kim varsa o şehirde balkondan, bir umut dışarı bakan, hepsinin teker teker tekrar perdelerini kapatıp ruhu daraltan ve onları evlerine hapseden bir olumsuz enerji sarmış olması şehri. İşte bütün bunlar yüzün- den tarihi geçmiş, bozuk bir şekere benziyor şehir, tadı ve rengi geri gelecek mi bilinmeden…
Selin ÜLKER 8D
BIRAKAMAZSIN
Şehirdir seni içten içe tüketen ama ona rağmen vazgeçilmez olan. Adeta bir sigara gibi, senin için kötü olduğunu bilmene rağmen kolayca bırakamazsın şehri.
Ela OCAK 8C
SUYA DÜŞMÜŞ HAYALLER
Bu hayata gelirken yüzünde güller açan birer bebektik ta ki büyüyene kadar. Ne zaman ki büyüdük ve yaşadığımız ortamı gördük, o zaman tüm hayallerimiz şıp diye suya düştü. İşte benim de ilk hayal kırıklığım böyleydi. Anne karnından çıktığımda çok mutluydum çünkü orası bana daracık, nefessiz ve karanlık bir yer gibi gelmişti. Oradan çıktığımda ise pencereler perdelerini kaldırmıştı, yüzüme ışık vuruyordu. Adeta aydınlanmıştım. Ama büyüdükçe binalara sıkışmış durumda olduğumuzu ve hiç kimsenin ağzını açıp da bir şeyler söylemediğini gördüm. Oysa herkes içten içe üzülüyor ve yakınıyor. Kim çocuklarına böyle karanlık bir yer bırakmak ister ki? Emin olabilirsiniz ki hiç kimse… Sadece bazıları bu duruma alışmak istemezken bazıları umursamıyor hiçbir şeyi… Fakat biz çocuklar için bu şehir bizim beğenmeyip attığımız bir şeker gibi yani buna alışamayız. Nasıl ki o şekeri bir daha yemek istemiyorsak bu şehirde de yaşamak istemiyoruz. Oysaki çocuklar şekeri çok sever. Beğenmedikleri zaman da ağızlarına dahi sürmek istemezler, bu da onlar için çok büyük bir hayal kırıklığı olur. İşte bizim de bu şehrin güzel, doğayla iç içe olmasını ne kadar istediğimizi bilemezsiniz. Bizim istediğimiz böyle yüksek, iç içe binalar değil. Bizim tek istediğimiz aşağıya top oynamaya indiğimizde bir arkadaş ve huzurlu bir hava bulmak. Bize bunları vermek o kadar zor olamaz, sadece hepimizin birlik olup çabalaması gerek. Haydi, hep beraber binalar yerine birbirimizle iç içe olabileceğimiz az katlı, doğanın sisine bürünmüş bir yer düşünelim. Ne kadar güzel değil mi? İşte bunun için çabalayalım ve huzurlu bir ortam inşa edelim.
Azra AKMAN 8G
ŞEHRİN DOKUSU
Şehir bir çocuğun tadını beğenmeyip attığı şekere benziyor. Orada yaşayanlar da şekere üşüşmüş karıncalara. Kimseye vermeden, açgözlülük yapıp sadece kendimiz yiyoruz o şekeri. Halbuki sadece biz yokuz o şehirde, başkalarına da kapılarını açmış evimiz. Eğer kalbiyse o şeker şehrin, biz yaşadığımız, evimiz olarak hissettiğimiz şehri yavaş ya- vaş sömürüyoruz. Gözlerimiz açık oluyor yerken ama uyumadığımız anlamına gelmiyor bu. ”Cennetimizi” soğutuyoruz kendi ellerimizle.
Nazlı AYRIM 8F
İNSANLAR VE KARINCALAR
Karıncalar, buldukları yemeklerin başına sürü halinde üşüşürler. Hızlı hızlı hareket ederler. Ayrıca şekerli şeyleri yemek için hep birlikte şekerin başına toplanırlar. Bu da tıpkı şehirlerdeki insanların sokaklarda bir yerlere gitmek için hızlı hızlı yürümelerine, karıncaların şekere üşüşmesi gibi sokaklara üşüşmesine benzer. İn- sanlar onlara cazip gelen şeylere ya da çok da sevmedikleri şeylere varmak, şehrin hızlı yoğun temposuna ayak uydurmak için hızlı hızlı hareket ederler ve mağazalara, iş merkezlerine, sinemalara, restoranlara, evlerine üşüşürler. Tıpkı karıncalar gibi…
Gamze MUTLU 8H
ŞEHİR
Bu şehrin her yeri çöp. İnsanlar burada sadece yaşamış olmak için yaşarlar. Her yer karmaşa içinde. Bu şehir bedava mal dağıtan bir bakkal, insanlar da muhtaç ol- mamalarına rağmen bedava bir şeyler koparabilmeye çalışan…
Ayşegül ÖZBİLGİN 8İ
VAHŞİ ŞEHİR
Şehir uçan bir balondur, masum bir çocuğun elinden kaçıp masmavi gökyüzünde özgürce enginlere uçan. Hedefi olan bir balondur bu. Hedefi çıkabildiği kadar yukarı çıkıp bulutlara dokunmaktır. Havada süzülürken üstüne yapışıp rengini solgunlaştıran tozlar ise üstünde yaşayan insanlardır. Her geçen saniye onun rengini daha da solgun hale getiriyorlar. Üstüne düzensizce ve “Acaba bu şehir bu binalarla nasıl görünür?” diye sorgulanmadan yapılan binalar ise havadaki simidi kapmak için yemeğine odaklanmış bir martıdır. Martı, kendisinin dikkatini çektiği için balona doğru hızlanır ve onu sivri gagasıyla tek hamlede patlatır. Bu şehirden masum bir çocuğa kalan sadece birkaç parça yırtılmış ve yıpranmış hayal kırıklığı.
Oğuz Mahmut BARAN 8İ
Umut gözyaşları bengide süzülürken daima, griliğin benliği ışıldar kâinatta. Kaderin silüetinde kâbuslar bekçisi artık. Kalbin yolunda ayak basanı ürpertir adeta. Sisler öncülüğünde yokluğunu sezdirir herkese.
Verda KARAHAN 8J