İnsan bir ağaca benzer. Dalları, yaprakları ve kalın, dik duran gövdesiyle tıpkı bir çınar ağacı gibidir. Bir ağaç gibi büyür, emek ve sevgi ister. Önünde sonu güçlenir ve olgunlaşır. Kökleri sıkıca toprağa sarılır. Tıpkı bir insanın ülkesine ve milletine bağlanması gibidir bu bağ.
“Doğduğun yer kaderindir.” derler. İnsanoğlunun da doğduğu toplum, büyüdüğü ülke, soluduğu hava onun yaşam kaynağıdır. Nasıl ki bir ağaç toprağı olmadan hayata tutunamaz ise insan da ülkesi, içindeki millet ve vatan sevgisi olmadan hayatta kalamaz, bir ağaçtan çok ince ve cılız bir dal olabilir ancak bu hayatta. İnsanın kökleri, içinde yanıp tutuşan sıcak alevdir. Vatan ve hürriyet sevgisiyle coşan, büyümeye can atan bu alev sayesinde bir yer edinebilir. İnsanı yalnızlıktan uzaklaştıran, yalnız olmadığını hissettiren de budur zaten. Toplumda bir yeri olduğunu, bir amaç için doğduğunu hissettiren şey bu coşkulu alevdir.
Doğduğu günden itibaren içinde bir kıvılcımla dünyaya gelir insan. Henüz bir alev kadar görkemli değil belki ama gücün, hayatın simgesidir bu kıvılcım. Bu gücün atalarının ve ait olduğu görkemli tarihin bir parçası olduğunu bilmeden içindeki bu gurur verici hisle sürdürür tüm ömrünü. Bir ağacın ilk toprağa ekildiği zaman gibidir bu. İnce, cılız dallarının ve narin gövdesinin ileride dimdik, devasa bir ağaca dönüşeceğini henüz bilmese de, toprağa var gücüyle tutunur ağaç. Hayatın ve yaşamın sembolü olduğundan bihaber büyümeye ve gelişmeye gayret eder. İnsan da her geçen gün öğrendiklerinin üstüne yenisini ekler, her geçen gün gelişir ve ait olduğu toplumun ve tarihin bir parçası olduğunu benimser. Omuzlarına bindirilen yükün farkında olmasa da her geçen gün bu yükün daha da ağırlaştığını hisseder. Damarlarında akan kanın içindeki gücü açığa çıkarmak için daha çok çalışır, daha çok ter döker. İnsan, artık bu gücün farkına vardığında köklerinin ülkesine ve tarihine ne kadar da yakın olduğunu, onlara ne kadar da sıkı bağlandığını fark eder.
Milletinin, vatanının ve vatan sevgisinin bu kökleri toprağa bağlı tutan, onu ayakta tutan, her sabah aynaya baktığında içini gururla dolduran unsurlar olduğunun farkına varır. Çünkü insanoğlu, eni sonu yaşadığı toplumun onun havası, tarihinin can suyu ve içindeki aşkın toprak olduğunu anlar. Bu yüzden ait olduğu görkemli tarihe, vatanına ve kültürüne bağlı olan insanın ölümsüz bir ağaçtan hiçbir farkı yoktur.
BESTE BALCI
ODTÜ GV MERSİN OKULLARI
8/A SINIFI ÖĞRENCİSİ