Rino, ailesini kaybetmişti. Bulunduğu kasabada sığınacak bir yer olmadığı için sokaklarda yaşıyormuş. Bu kasabada Rino’nun aksine herkes hem çok zengin hem de geniş ailelere sahipmiş. Çok zengin oldukları için çocuklarına her gün farklı farklı oyuncaklar alırlarmış yani biraz da savruklarmış. Çocuklar beğenmediklerini sürekli çöpe atarlarmış. Bazen de oynamaktan sıkıldıkları ya da beğenmedikleri oyuncakları Rino’ya verirlermiş.
Rino çoğu zaman kendine uzatılan oyuncakları almak istemezmiş. Çünkü onun oyuncaktan önce sıcak bir yuvaya ve yiyeceğe ihtiyacı varmış. Karnı tok olduğu zamanlarda çocuk olduğunu anımsarmış ve bir kez olsun kendi seçtiği oyuncağı alabilmeyi hayal edermiş. Kasabanın oyuncakçısının önüne geçer ve hayaller kurarmış.
Yine bir gün hayallere daldığı sırada bir aile ile tanışmış ve o günden sonra hayatı değişmiş. Onun yalnızlığına ve ailesine üzülen aile Rino’ya onlarla yaşamayı teklif etmişler ve Rino da sevinçten ağlaya ağlaya kabul etmiş.
Belki en beğendiği oyuncağı alamamış ama en büyük hayaline kavuşmuş.
ELİF ÇAPUTÇU
ODTÜ GV DENİZLİ OKULLARI
5/C SINIFI ÖĞRENCİSİ