HERMES ORMANI
Dünya kocamanken insanlar neden minicik bir kafesi andıran evlerinde duruyorlar anlamıyorum. Bu kadar çok kısa yol varken neden böyle dolambaçlı yollar seçiyorlar bunu da bir türlü anlamıyorum. Oysa ben gökyüzünden en kısa yolu seçip gideceğim yere çok kolay bir şekilde ulaşabiliyorum. Mesela şu anda çok uzaklardaki bir ormana gidiyorum. Neden mi? Maymun arkadaşımı görmek istiyorum. Neredeyse geldim sayılır. Buradan yemyeşil ağaçları ve avlanan hayvanları görebiliyorum. Şu anda ormandayım. Burası sandığımdan daha güzelmiş. Ağaçlar çok güzel yağmur kokuyor. Hayvanlar ise ortada koşuşturuyor. Çıkardıkları sesler ise sanki müzik gibi. En iyisi arkadaşımı arayayım. Büyük ihtimalle ağaçlar üzerinde sallanıyordur. Benim geldiğimi anlaması için biraz öteyim de yanıma gelsin. İşte, şimdi gördüm onu. Ağacın tepesine oturmuş muz yiyordu. Bana el salladı ve evine davet etti. Benim için çay yaptı ve uzun uzun sohbet ettik. Bu ormanın ismini sorduğumda “Adı Hermes: Akıl ve zekâ tanrısının ismi bu.” dedi. İsmini çok beğenmiştim, ona ormanın konumunu sorduğumda Amerika’nın batısında olduğunu söyledi. Maymunun beni diğer arkadaşları ile tanıştırması için dışarı çıktık. İlk tanıştırdığı benim boylarımda, yeşil ve sarı renkli bir bukalemundu. Sonra da maymunun kardeşiyle tanıştım. Son olarak da kırmızı tüylü, heyecanlı bir tilkiydi. Onlarla uzun uzun oynadık. Önce koşu yarışı yaptık, sonra uzuneşek oynadık. Uzuneşek oynarken ben az daha sakatlanıyordum. Onlarla o kadar iyi anlaştım ki eve dönmem gerekmesine rağmen orada kalmaya karar verdim. Dört harika arkadaşımla hayatımın geri kalanını geçirmek olmanın sevincini yaşıyordum. Maymuna ve arkadaşlarına çantamda taşıdığım örtü ve minik yastığı hediye etmeye karar verdim. Arkadaşlığımızın sembolü olarak kalmasını umuyorum.
GÜNEŞ BARAN
ODTÜ GV ANKARA OKULLARI
6/C SINIFI ÖĞRENCİSİ