Bir kış sabahı, sıcacık yatağımda gözlerimi açtığım zaman bir an gelen soğukla ürperdim. Annemin açtığı camdan mis gibi kar kokusu geliyordu. Kar kokusu beni heyecanlandırır ve mutlu hissettirir. Kar, tenime değdiği zaman içim kıpırdar, bir kuş gibi kalbim sevinçle çarpar… Kar sanki bana mutluluk ve sonsuzluk hissettirir. Bu hislerle hayatı daha çok severim çünkü kar temizdir, saftır, beyazdır ve beyaz bir güvercinin kanatlarında uçmaktır. Sonra, zaman geçer… Karın hızı artmaya başlar. O, su gibi süzülerek yağan kar sanki bir şeye öfkelenmiş gibi hızla yağmaya devam eder. O yağarken mutluluğum endişeye ve hüzne dönüşür. Derin düşüncelere dalarım. Doğanın, bizler gibi duygularının, gözyaşlarının, gülücüklerinin, öfkelerinin olduğunu hissederim ve susarım… Ben kış çocuğuyum. Bir kış günü karın yerleri ve gökyüzünü kapladığı bir sabah doğmuşum. Pencereme bir beyaz güvercin konmuş ve bana gülümsemiş. Günler geçmiş ben ayrılırken pencerenin önünden güvercin gözyaşlarını tutamamış, gökyüzü üzülüp hızla yağmaya başlamış. Hayat, duyguların değişik zamanlarda yer değiştirdiği gibi, mevsimlerin değişmesidir işte böyle bazen…