Kozasından dışarı çıkamayan bir kelebek gibiydim. İkiyüzlüydü kış; bir yandan şehri bembeyaz bir örtü gibi saran yavruları, bir yandan da acımasız soğuğu… Ayaklarımdan başlayarak sarıyordu beni, sonra kalbime geliyordu ama içeri giremezdi çünkü kalbimi örten bana bir kalkan olmuş sevgim vardı. Güneş bize küsmüştü, gelmiyordu hiç. Yukarı baktım, bulutlar döküyordu yaşlarını. Bıraktım kendimi yere, karların üstüne. Her nefes aldığımda gömülüyordum yere. Sanki karlar sarılmak istermişçesine içine çekiyordu beni. Burnum ve ellerim bir domates gibi kızarmıştı, soğuktu. Ayağımda sadece çorap, kıvrıldım duvarın bir köşesine. Uzaktan bakıldığında acı gözüküyor fakat karın soğuğu bana bir melodi gibi geliyor, yel giriyordu belime. Artık alışmıştım bu acıya. Yazın kışı beklesem de kışın da yazı bekler olmuştum. Kollarım bir kanat gibiydi, örtüyordu soğuğu. Fakat yanımda ailem vardı, acımasız soğuk bile geçemez benim kalkanımı, sevgimi…
İrem BİLGİN 6H,